9 Haziran 2014 Pazartesi

R>=0 Evreni ve Işık Hızının Anlamı


<<< 
R = 0 Evreni
Kara delikler, uzaydaki ışığın dahi kaçamayacağı kadar yüksek çekim gücüne sahip objelerdir. Kâinattaki en gizemli nesneler bunlardır ve gerçekliğin doğasının anahtarıdırlar. Kâinatın temel kompozisyonu anlamayı sağlayacak kapıyı açarlar.

Hipotetik olarak varlıkları ilk defa Einstein’ın “genel rölativite” teorisi ile tahimin edilmişti fakat Einstein kara deliklerin kâinatta gerçekten varolabilmelerinin imkansız olduğuna inanmıştı. Bunun sebebi ise fiziğin baş edemeyeceği ya da anlayamayacağı bir özelliğe sahip olmalarıydı.
Einstein’ın denklemlerinde kara deliklerin kütlelerin, kara deliğe olan mesafe “r” ye bölündüğü bir terim yer almaktaydı.  Sorun “r=0” olduğunda ne olduğuydu? Bir sayının sıfıra bölünmesi sonsuza eşittir. Fizikçilere göre gerçek dünyada sonsuz değeri imkansızdır, bu sebeple r=0 noktasını fiziğin çöktüğü nokta olarak tanımladılar. r=0’da yani karadeliğin merkezinde çekim sonsuzdur ve zaman durmuştur: kara deliğin tüm kütlesi sonsuz derecede küçük bir noktaya hapsolmuştur ki bu noktada artık boyut kavramı anlamını yitirmiştir. Çünkü bu nokta aslında hiçbir boyuta sahip değildir. Bu nokta uzay ve zamanın dışında olduğu için boyutsuzdur.  Bu görünürde sonsuz yoğunluğa ve çekim gücünü sahip imkansız nesne “tekillik” olarak adlandırılır. Bu tekillik hakkında ya da ne çıkaracağı hakkında hiçbir tahmin yapılamamaktadır.  Tekillik noktasında fizikçilerin doğaya dair kavrayışları çökmektedir.  Bu sebeple muazzam başarısına rağmen Einstein’ın genel görelilik teorisinde ölümcül bir hata olduğuna inanırlar.

Fizikçilerin hiç düşünmediği bir şey vardır: ya hiçbir hata yoksa teoride. Fizikçilerin r=0 noktası ile başedememelerinin sebebi basittir, r=0 noktası fiziksel evrende değildir.  r=0 noktası mental evrendedir, zihinlerin evrenindedir.

Fizikçiler körlemesine ve irrasyonelce materyalist düşünceye saplanmışlar, kendi denklemlerini mantıksal bir şekilde yorumlamamışlardır. Buldukları denklemlerin işaret ettiği şey r=0 sınırında varlığın farklı bir şekli ortaya çıkmaktadır –fiziksel yerine mental, boyutlu yerine boyutsuz, uzay ve zamanın dışında olan bir şekli. Bununla yüzleşmek yerine fizikçiler beyhude bir şekilde yeni bir teori aramaktadırlar. Fakat gidecek başka yerleri yoktur. Her zaman aynı problem ile karşılaşacaklardır: uzay ve zamandan oluşan boyutlu evren; boyutsuz, uzay ve zamanın dışındaki başka bir evrenle beraberdir. Eğer ikisinden birisi dikkate alınmaz ise gerçeklik asla algılanamaz.

İfade edildiği gibi “iki evren” den bahsetmek uygun olmakla beraber, teknik olarak yanlıştır. İki evren yerine tek bir süreklilikte var olan varlığın iki halinden bahsedilebilir. r=0 (boyutsuz, mental) evren ile r>0 (boyutlu, fiziksel evren), tek bir evrenin; r>=0 evreninin parçalarıdır.

Eğer herşey için bir denklem istiyorsanız, r>=0 evreninin seçebilirsiniz çünük varlığın gerçek dual yapısını barındırmaktadır: fiziksel ve mental.
...
 >>>


<<< 
Işık Hızı Hakkında

Einstein’ın özel görelilik teorisinin kalbinde ışık hızının kendine özel durumu yatar.  Işık hızının matematiği muazzam bir doğrulukla ifade edilebilse de, ışık hızının “anlamı”nı yorumlamak hiç de kolay değildir. Aslında fiziğin şu anda üstesinden gelemediği tüm problemlerin ışığı anlayamamaktan kaynaklandığı söylenebilir.

Einstein’ın teorisi açıkça der ki bütün fotonlar kendi referanslarında uzay ve zamanın dışındadırlar. Ne zamanın akışını ne de herhangi bir mesafeyi katetmeyi algılamazlar. Fotonlar için kâinat mistik boyutsuz bir noktadır.  Sonsuz sayıda foton olsa bile uzay ve zamanın erişemeyeceği bu algılanamaz tekilliğie sahiptirler.

Görebiliyor musunuz? Işığın gerçekliği, Einstein defalarca başarıyla test edilmiş denklemlerinde olduğu gibi, ifade ettiğimiz r=0 boyutsuz evrenine; mental evrene çok benzerlik göstermektedir. Işık ve düşünceler aynı şey midir? Fotonlar, doğru açıdan bakıldığında, fizikselden ziyade mental midir? Güneş üzerimize ışıdığında güneşin ışığı kadar “düşünceleriyle” de mi yıkanırız? Eğer fotonlar uzay ve zamana tabi değilse ve de kütlesizler ise zihinsel varlıklar olmaları dışında ne ile karakterize edebilirsiniz başka?

Ancak hiçbir bilimadamı fotonların zihinsel, mental olduğunu iddia etmez. Neden peki? Einstein’ın denklemleri buna işaret etmiyor mu? Nasıl olur da sonsuz sayıda foton zamansız ve kütlesiz, sıfır büyüklüğünde bir alan işgal ediyorken gerçek, fiziksel varlıklar olabilir? Ünlü filozof Descartes düşüncenin maddesini fiziksel olmayan boyutu olmayan olarak tanımlamıştı. Kendi referanslarında fotonlar da boyutsuzdur.

Bilimadamları böyle sorular sormazlar. Bu düşüncelerin nereye götüreceğinden korkarlar çünkü –dine, ruha, Tanrı’ya. Tanrı’nın gözünden görmeye çalışmak yerine kendilerini bilindik güvenli alana kitlerler. Bir foton için dünyanın nasıl göründüğünü ihmal edip, dünya bize nasıl görünüre odaklanırlar. Bu sebeple de kozmos gerçekte nasıl çalışırı anlamaktan uzağa düşerler.
Gerçek odur ki insanoğlu iki evrenin, boyutlu ve boyutsuzun; r>0 ve r=0’ın çocuklarıdır. Bilimin bizi sadece r>0 evrenine, kütleli maddelerin materyal evrenine hapsetme çabası hayal edilebilecek en katastrofik yanılgıdır ve aslında bilim de sürekli boyutsuz varlığın kaçınılmaz gerçekliğini işaret ederek kendisini çürütmektedir.

Bilimi dinden ayıran tarihi hata budur. İnsanoğlunu tekrar ilerleyeceği yola sokacak olan bu tarihi hatanın düzeltilmesidir.
>>> 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder